Beyin ekonomisinin sessiz krizine karşı önlemler
Teknolojinin akıl almaz bir hızla ilerlediği, "insan" tanımının değiştiği bir çağa doğru evriliyoruz. Yapay zekâ, insansı robotlar, çipler, yazılımlar ve algoritmalardaki değişimler; insan zihnini de yeni bir boyuta dönüştürüyor. Bu dönüşümle birlikte tekno-insan, post-human, sibernetik insan ve transhüman gibi kavramlar gündeme geliyor. Bu değişimlerle birlikte öne çıkan kavramlardan biri ise "beyin ekonomisi". Beyin Ekonomisi yeni ekonomik paradigmayı, insanın zihinsel kapasitesini, duygusal dayanıklılığını ve yaratıcılığını merkeze alıyor. Beyin ekonomisi; bireylerin bilgi birikimini değil, stresle başa çıkabilme becerilerini, empati kurabilme yetilerini, zihinsel sağlığını ve üretkenliği kök neden olarak görüyor. Her ne kadar beyin ekonomisi; beşerî sermaye, entelektüel sermaye ve bilgi ekonomisinin bir sentezi olarak görülse de, bu kavram, bu üç boyutu; zihinsel, duygusal ve sosyal yönleriyle birlikte entegre ederek daha geniş bir ekonomik yaklaşım sunmaktadır.
"DOĞRUDAN ETKİLİYOR"
Çarpıcı kısmı ise Brookings Institution araştırmasında bulunuyor. Verilere göre ruhsal hastalıkların dünya genelinde yıllık ekonomik maliyeti 5 trilyon doları aşıyor. Bu rakamın 2030 yılına kadar 16 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. Bu korkunç bir oran. Karşılaştırmak gerekirse, 2024 yılı itibariyle küresel savunma sanayi harcamaları yaklaşık 2,7 trilyon dolar, eğitim harcamaları ise 5,8 trilyon dolar civarında. Ruhsal hastalıkların ekonomik yükünün bu iki stratejik alanın toplamını geçmesi, zihinsel sağlığın ne kadar öncelikli bir alan olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Öte yandan bu tablo yalnızca sağlık sistemini değil, iş gücü verimliliğini, sosyal güvenlik harcamalarını, adalet sistemini ve şehir planlamasını da doğrudan etkiliyor. Örneğin iş gücü kayıpları üretimde düşüşe yol açıyor ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor. Ruhsal hastalıklar sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı oluşturuyor. İşsizlik yardımları, malulen emeklilik ve bakım hizmetleri gibi alanlarda maliyetler artıyor.
PEKİ NELER YAPILABİLİR?
Diğer taraftan adalet sisteminde; psikolojik sorunlar suç işleme eğilimlerini artıyor ve suistimaller yükseliyor. Şehir planlaması tarafından bakıldığında, bireylerin ruhsal sağlığını destekleyecek yeşil alanlar, sosyal donatı bölgeleri ve erişilebilir psikolojik destek merkezlerine duyulan ihtiyaç giderek artıyor. Beyin ekonomisini korumak için kalkınma planlarına önleyici tedbirlerin eklenmesi önem taşıyor. Şirketler, çalışanlarının özlük haklarına, fiziksel sağlığına önem verdiği kadar, zihinsel iyi oluş hallerine de önem vermek zorundalar. Stres yönetimi, duygusal dayanıklılık, duygusal zekâ ve psikolojik güven ortamlarının sağlanması ayrıca bu konularda personeli eğitmesi, kurumsal başarının temel unsurları arasındadır. Bu çerçevede psikolog, klinik psikolog ve ruh sağlığı uzmanlarının kurumsal yapılarda istihdam edilmesi de regülatif bir düzenlemeye olan ihtiyacı göstermektedir.
EĞİTİM SİSTEMİ: Okullarda akademik başarı kadar, öğrencilerin duygusal gelişimlerini, stresle başa çıkma becerilerini ve zihinsel sağlıklarını da merkezine alınması çok önemlidir. Okullarda psikolojik danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra klinik psikologların istihdamı yaygınlaştırılmalıdır.
DEVLET: Ruh sağlığına yönelik yatırımları artırmalı, stratejik planlarda bu alana öncelik tanınması önceliklendirilebilir. Örneğin Aile Hekimliklerinde psikolojik destek sunabilecek uzman kadrolar oluşturulması, sağlık politikaları ruhsal iyilik halini kapsayıcı şekilde yeniden düzenlenmesi, Aile Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı koordineli çalışması ile önemli kazanımlar elde edilebilir.
"UZMAN DESTEĞİ ALINMALI"
Toplum: Ruh sağlığı konusunda önyargıları kırarak, bunu tıpkı bir nöroloji, kardiyoloji uzmanından destek alıyor gibi görerek, özel bir uzmanlık alanı olduğu bilinci ile hareket etmeye için önyargıları kırmada hevesli olunması önemlidir. Bu iklimin oluşturulmasında görsel medya, STK ve yerel yönetimlere görev düşmektedir.
Bireyler, zihinsel ve duygusal sermayesini korumak için öz farkındalık geliştirmeli, kişisel gelişime önem vermeli ve gerektiğinde uzman desteği almalıdır. Dijital dünyayla sağlıklı bir denge kurmak da bu sürecin önemli bir parçasıdır. Özellikle sosyal medyanın ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilimsel olarak kanıtlanmıştır; bu nedenle bilinçli ve sınırlı kullanım büyük önem taşır.
Görülüyor ki, zihin gücüne yapılan her yatırım, ekonomik güce dönüşmektedir. Beyin ekonomisi, artık bireylerin değil, devletlerin, şirketlerin ve toplumların da kaderini belirleyen stratejik bir önceliğe dönüşmüştür. Bu yeni dünyada öne geçecek olanlar, zihne yatırım yapanlardır.
Kaynak: Gonca Elibol Yeni Asır Köşe Yazısı