Loading
kayip

Kaybolan Değerlerimiz

Ülkemizde her gün birçok olumsuz olay meydana geliyor hatta son yıllarda bu olumsuzlukların daha da arttığını görüyoruz. Şiddet, çevre katliamları, kaçırılan çocuk haberleri, ekonomik krizler, iş kazaları, sağlık çalışanlarına yönelik işlenen cinayetler, cinnet haberleri... Peki gazeteler de ve televizyonlarda gördüğümüz bu  haberler karşısında ne yapıyoruz, ne yapabiliriz?

Şuna yürekten inanıyorum ki "bu hayatta her zaman her şey için bir çözüm yolu vardır".

Toplum olarak bu olumsuzlukların en büyük nedeninin "kaybolan değerlerimiz" olduğunu düşünüyorum.  Bu değerlerin de  toplumun yapı taşı olan "aile"de kazanıldığına inanıyorum. Çünkü toplumu oluşturan  "bizler" önce aileden gördüklerimizi etrafa yayıyoruz. Ben toplumu "yapboza" benzetiyorum. Yapbozu parçalara ayırdığımızda bütün bozuluyor,yapbozu birleştirdiğimizde de resmi bütün  olarak görebiliyoruz. Tıpkı aile- toplum dengesi gibi..

 

Eskiden komşumuz dara düştüğünde hemen yardıma koşulurdu, komşusu açken tok yatan bizden değildi.

*****

İnsanlar kendisini "dev aynasında görmezdi", bir okul bitirdiğinde, iyi bir işe girdiğinde, mevki makam sahibi olunduğunda, cebi para gördüğünde değişmezlerdi.  Hatta daha da mutevazı olurlardı. Bilirlerdi ki  " buğday başakları doldukça eğilirdi".  İnsanların mevki makamına  değil, kişiliklerine değer verilirdi.

 

*****

Mertlik  vardı, kendi çıkarları için  bir başkasının "kuyusunu" kazmazdı, her koşulda her durumda sözünün arkasında durulurdu, "söz namustur" denilirdi.Verilen sözler tutulur, tutulmayacak sözler verilmezdi.

 

*****

Eskiden insanlar işyerilerini " evi "gibi ve "kendi işi" gibi görürdü. Çalışırken canla başla çalışanlar daha fazlaydı.İşyerinde üretmenin daha çok başarılı olmanın o şirketin gelişeceğine, istihdamın artmasına ekonominin güçlenmesine, Türkiye'nin güçlenmesine katkı sağlanacağının bilinciyle hareket edilirdi. "İş verilirse yaparım, verilen işi yaparım" diye beklenilmez, daha çok sorumluluk almak için çırpınan insanlar vardı. Maaşına göre çalışan insanlar değil,işine saygı duyan kişiler daha fazlaydı. İşiyle mutlu olan insanlar daha çoktu.

İşyerinde dostluklar vardı, iş arkadaşının kusurunu görünce onu sessizce uyarır. Mevlananın öğüdünü dinleyerek "kusurları gece gibi örterdi". Kendi menfaati için "adam satma, ayak kaydırma, koltuk sevdası" uğruna yalan yanlış senaryolar yazmazlardı. "Helal olmayan paralar kazanılmaz asla yenilmezdi." Çünkü bunun için ruhunu satacak kimse yoktu. Sağlam karakter vardı, dürüstlük ahlaki değerler çok önemliydi.

İşyeri sahipleri çalışanlarına saygıyla yaklaşır, çalışanlarına değer verir, ağzından çıkan sözleri "itina" ile seçerdi. Çalışanın grurunu incitmez, toplum içinde bağırıp hakaret etmez,  kısacası "çalışanını eşya" gibi görmezdi. İşyeri sahipleri çalışanları sayesinde yükseleceğini, büyüyeceğini, para kazanacağını kısacası çalışan yoksa var olamayacağını bilirlerdi.Çalışanı başarılı oluncada, onun ruhunu okşar, hediyeler verir ve de  bunun da   " önemli olduğunu"  bilirdi.

******

"Aile" kavramı kutsal sayılırdı. Akşam olunca aile fertleri aynı saatte evde olur, tüm aile birlikte yemek yer, aile fertlerinden biri bile eksikse yemeğe başlanmazdı. Evlerde en  güzel sofralar hazırlanır, yemekte tatlı tatlı  sohbetler edilirdi.

Erkekler eşlerine "saygıyla" yaklaşırdı, bırakın  kadına şiddeti yüksek sesle bile konuşmazlardı. "Hayatın müşterek" olduğuna inanarak birbirlerine yardımcı olurlardı. Huzurlu ve mutlu bir yuvaya çok önem verirlerdi. Aile huzurunun çok önemli olduğunu çocuklarına böyle öğretirlerdi. "Çocuk gördüğünü öğrenir " derlerdi. Sıcak yuvanın  bu kültürün önemini kuşaklara aşılamak için gayret edilirdi.

Kötü günde,darlıkta ,yoklukta eşler birbiriyle daha da kenetlenirdi. "Her gecenin bir sabahı var", "bu günler geçecek" denirdi.  Zorluklar karşısında"evlilikleri noktalamak" akıllarından bile geçmezdi.

Bir misafir geldiğinde çocuklar "hoşgeldiniz" der, gelen konukların elini öperdi.

Teşekkür etmek, özür dilemek gibi önemli konulara sohbetlerde  yer verilir  ve bunların önemi çocuklara öğretilirdi. Çocuklara, yaptıkları yanlışlık karşısında özür dilemenin gerekli olduğu öğretilirdi.

*****

Eskiden "menfaat" uğruna  arkadaşlık kurulmazdı. Hüznünü alan, sevincini paylaşan,yardımsever gerçek dostluklar vardı.Birlik beraberlik kardeşlik ve barış içinde bir yaşam vardı.

Eskilerde çok güzel değerler vardı.

Evet eskilere  dönmemiz imkansız... Fakat  eskilerin o değerli güzelliklerini yaşatmak ve  hayatımızda doğru olanları yapmak   ve daima doğrudan yana olmak bizlerin elindedir. Hemde ne para gerektirir ne  de ekstra çaba...

Sevgi ve mutlu günler dileğiyle...

Gonca Elibol 
 

paylaş