Loading
memleket

Memleket Meselesi

Bir kuruluşun temelinde ahlâki değerler olmaz ise hayatta kalması mümkün değildir. Zira ekonominin temel değeri "ahlaktır."

Kendini girişimci sanan, sırf para kazanma amacıyla sahtecilik yapan kişilerin maskeleri eninde sonunda düşecektir. Bunlar önce itibarlarını sonra da tüm varlığını kaybedeceklerdir. Çünkü atalarımızın dediği gibi "yalancının mumu yatsıya kadar yanar."


Birkaç gün önce yeni bir ahlaksızlığın resmi, kamuoyu ile paylaşıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, yaptığı denetimler sonucunda, Türkiye genelinde 618 firmada 1211 parti üründe taklit, tağşiş ve ilaç etken maddesi kullanılan ürünleri kamuoyuna sundu.

Akıl alır gibi değil! İnsan hayrete düşüyor. Para kazanmak için her yolu mübah sanan bu sahtekarlara ceza vermek yeterli gelir mi? Uygulanan cezalar caydırıcı olabilir mi? Bence bu işletmelerin kapatılması ve sahiplerine bir daha ruhsat verilmemesi gıda terörünü önlemede daha caydırıcı olacaktır.

Bu ahlaksızlar hem insan sağlığını hiçe sayıyor hem de devlete maddi olarak zarar veriyor. Hastalık ve tedavi sürecinde SGK'nın giderleri ile işgücü piyasasında yaşanan emek kaybı bunlardan sadece birkaçı...
Çünkü gıda terörünün etkisi domino taşı gibi...Gıda güvenliğinin suiistimal edilmesi nedeniyle son yıllarda birçok hastalık türedi. Fiziksel ve ruhsal hastalıklar her yaş grubunda görülüyor. Acımasız gıda vurguncuları hem bizim hem çocuklarımızın sağlığıyla oynuyor. Mesela grip gibi artan kanser hastalığı nedeniyle binlerce insan hayatını kaybediyor. Aileler her ne kadar çocuklarını sağlıklı beslemeye gayret etse de zamanının çoğunu okulda geçiren çocuklarımızın beslenmeleriyle ilgili endişeler devam ediyor.

Devletin, "Okul Gıdası" logosu gibi uygulamalarla bir takım önlemler alması yerinde oldu. Ancak bu yeterli gelmiyor. Ticari amaçla hareket eden okul kantinlerinin gıda güvenliği konusunda denetlenme sistemi oluşturulmalı. Tüm bu etkenleri göz önünde bulundurduğumuzda ülkemizde yeni bir gıda politikasına ihtiyaç olduğu görülüyor.

Keskin, sert bir politikaya!

Bunun için ciddi bir seferberlik lazım. Gıdayı ticari amaçtan soyutlayacak bir yapıya dönüştürmek, üretim ve tüketim politikalarını revize etmek gerekiyor.

Paraya değil insana odaklanan, hastalıklara yol açmayan hatta besin değerleri ile tedavi edici üretim yapan bir Gıda Politikası hayata geçirilebilir. Bu milli meseleye herkes eğilmelidir.

Aksi halde geleceğimiz çok daha büyük riskleri yaşayacaktır.

Dünya Sağlık Örgütü son yenilenen yaş dilimlerinde 65 yaşına kadar olanı genç sayarken, sağlıksız gıdalar nedeniyle genç nüfus maalesef erken göçebilir.

Bu nedenle sağlığımızı tehdit eden risklerin son bulması için devlet, STK, yerel yönetimler, iş dünyası ve vatandaş olarak birlik olmalıyız.

Öte yandan gıda ürünlerinde şüpheye düştüğümüzde, vatandaş olarak da görevimizi yaparak gıda hilekârlarına karşı kalkan oluşturabiliriz.
Mesela sorunların çözümünde Tarım ve Orman Bakanlığı'nın denetimlerinin, Alo 174 Gıda Hattı'nın ve CİMER'e yapılan şikayetlerin büyük katkısı var.

Gıda memleket meselesidir. Gıdanın milli mesele olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Bozulan sağlığımızı ne para ne de keşkeler geri getirebilir!

Kaynak:Gonca Elibol Yeni Asır Köşe yazısı

https://www.yeniasir.com.tr/yazarlar/gonca-elibol/2019/10/14/memleket-meselesi

paylaş