Su Kıtlığı İnovatif Tarımı Öne Çıkarıyor
16. AGROEXPO
Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı İzmir'de gerçekleşti.
Pandemi şartlarına rağmen fuara ilginin yüksek olduğunu görmek sevindiriciydi.
Fuarlar; üreticilerin eserlerini sergilemesi, firmaların hedeflerini paylaşmaları, yeni fikirlere ilham olması ve işbirliklerinin gerçekleşmesi, kısacası ticarete katkı sağlaması yönüyle önemlidir.
Tabi, tarımın gelecekteki stratejik anlamı nedeniyle, tarım fuarlarının önemi çok daha büyüktür.
Fuarın açılışına Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli de katıldı. Bakan konuşmasında, yürütülen önemli çalışmaları ve hedeflerini paylaşırken, tarımın geleceğine dair pek çok konuya dikkat çekti.
Konuşmasının bir bölümünde dış yatırımcılara da seslendi:
"Ülkemiz bulunduğu konum itibariyle 1,9 trilyon dolarlık tarımsal ticaret hacmine sahip ve 4 saatlik uçuş mesafesi ile dünya nüfusunun yüzde 40'ına ulaşma imkânımız var. Körfez, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrasya ülkelerine coğrafi yakınlığından dolayı önemli bir avantaja sahibiz. Dolayısıyla tüm yerli ve yabancı yatırımcılar açısından, tarım ve hayvancılık yatırımları için bu bölgede en uygun ve en avantajlı ülke Türkiye'dir. Bakanlık olarak, tüm yatırımcılara gerekli katkı ve kolaylığı da sağlayacağımızı özellikle söylemek istiyorum."
'MAVİ EKONOMİ' DEVRİ
Ülkemizin 1.9 trilyon dolarlık tarımsal hacme sahip olması yerli ve yabancı yatırımcılar için fırsattır. Akıllı teknolojilerin tarıma sağladığı katma değer, dünya nüfusunun gelecekte artacağına dair veriler ve tarımın savunma sanayi kadar önemini düşündüğümüzde, tarımın geleceğin sektörü olacağı ortadadır.
Ancak tarım deyince dünyayı tehdit eden en büyük sorun 'su meselesi'dir. AB, Birleşmiş Milletler, Avrupa Çevre Ajansı gibi kuruluşlar su konusunda global çözüm üretmek için kafa patlatıyor ve su tüketimi ile ilgili ciddi kurallar koyuyor. Özellikle son yıllardaki küresel ısınma dünya genelinde su kaynaklarını giderek tüketmekte ve kuraklığa yol açmaktadır.
Su tüketiminde tarım ve sanayi başrol olduğu için bu alanlarda tüketimi azaltacak teknolojik ve inovatif üretim yöntemlerinin gerekliliği daha da gün yüzüne çıkıyor.
Gelişmiş ülkeler su ile ilgili olarak deniz ve göllerdeki suyu tüketime kazandırmak için çalışmalar yürütürken, iç ve kıyı kesimlerdeki çalışmalarını genişleterek mavi ekonomiye odaklanıyor. Ekolojik risklerin dünyayı tehdit etmesiyle ortaya çıkan mavi ekonomi kavramı; suyun ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını amaçlıyor.
Bu girişimle deniz kirliliği minumun seviyeye inerken, ekosisteme katkı sunuyor.
İlaveten balıkçılık, deniz taşımacılığı, kıyı turizmi ve deniz dibi madenciliği gibi ekonomik faaliyetlerin uzun vadeli uygulanabilirliği sağlanıyor.
SU ALTI ÇİFTLİKLERİ
Mesela Avrupa'da mavi ekonomi ile halihazırda 5 milyon kişiye istihdam ile 550 milyar avro katkı sağlanıyor.
Mavi ekonomi ile deniz altı tarım üretimi de mümkün.
Bu çalışmaya İtalya'da Ocean Reef grubunun kurduğu su altı çiftliği örnek gösterilebilir.
Nemo Bahçesi adındaki çiftlik tarımın su altında da olabileceğini kanıtlarken mavi ekonomiye de dikkat çekiyor.
Dünya genelinde ekonomik krizler, toplumsal travmalar, hastalıklar yaşanır ve bir gün mutlaka bir çözüm bulunur.
Ancak ekosistemin getirdiği riskleri atlatmak neredeyse imkansız. Hava, ateş, su ve toprak hayatı yönetir ve gücü elinde tutar. Bu nedenle doğanın sesine kulak vererek tedbir almak zorundayız. Su tüketimini azaltacak teknolojik çözümler sunulmadığı takdirde dünya genelinde su savaşlarına yakında şahit olacağız. Uluslararası pek çok veri, su savaşları olacağına dikkat çekiyor.
Doğa iklim krizi ve su kıtlığı ile alarm veriyor. İnsanın fonksiyonu çok önemli olduğundan, toplumsal seferberlik yapmak ve ülke olarak keskin kurallar koymak zorundayız.
Kaynak: Gonca ELİBOL Köşe yazısı